Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
alliance
/əˈlaɪ.əns/ = NOUN: ittifak, birlik, anlaşma, birleşme, bağ, pakt, antlaşma, dünürlük, akrabalık;
USER: ittifak, oyuncu birliğini, birlik, alliance, birliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
alliances
/əˈlaɪ.əns/ = NOUN: ittifak, birlik, anlaşma, birleşme, bağ, pakt, antlaşma, dünürlük, akrabalık;
USER: ittifaklar, ittifak, işbirlikleri, ittifakları, ittifakların
GT
GD
C
H
L
M
O
along
/əˈlɒŋ/ = ADVERB: boyunca, yanısıra, ileri, yanına, ileriye, süresince, beraberine;
PREPOSITION: boyunca;
USER: boyunca, birlikte, yanı sıra, sıra, üzerinde, üzerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
alpine
/ˈæl.paɪn/ = ADJECTIVE: yüksek dağlar ile ilgii;
USER: alp, Alpine, dağ, alpin
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
aluminium
/əˈlo͞omənəm/ = NOUN: alüminyum;
USER: alüminyum, aluminyum, alüminyumdan, aliminyum
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
asset
/ˈæs.et/ = NOUN: varlık, mal, mülk, değerli şey;
USER: varlık, varlığın, aktif, varlığı, aktifi
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
attractive
/əˈtræk.tɪv/ = NOUN: cazibe, çekim, atraksiyon, çekicilik, alımlılık, eğlence programı;
USER: çekici, cazip, çekici bir, cazip bir, ilgi çekici
GT
GD
C
H
L
M
O
automobile
/ˌôtəmōˈbēl/ = NOUN: otomobil, araba;
USER: otomobil, otomotiv, bir otomobil, araba
GT
GD
C
H
L
M
O
automotive
/ˌôtəˈmōtiv/ = ADJECTIVE: otomotiv, otomobil, arabalarla ilgili;
USER: otomotiv, otomobil, automotive
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
belong
/bɪˈlɒŋ/ = VERB: üyesi olmak, ilgili olmak, yeri olmak, uygun olmak, yararlı olmak, -nin olmak;
USER: ait, aittir, ait olan, mensup
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
bright
/braɪt/ = ADJECTIVE: parlak, aydınlık, canlı, zeki, ışıltılı, berrak, neşeli, görkemli, şanlı;
USER: parlak, aydınlık, parlak bir, canlı, zeki
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
car
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, arabayı, araç, el araba, otomobil
GT
GD
C
H
L
M
O
cars
/kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü;
USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı
GT
GD
C
H
L
M
O
cc
GT
GD
C
H
L
M
O
celebrate
/ˈsel.ɪ.breɪt/ = VERB: kutlamak, anmak, övmek, ayin yapmak, göklere çıkarmak, yönetmek, aşai rabbani ayinini yönetmek, bayram yapmak;
USER: kutlamak, kutlama, kutluyoruz, kutlayacak, günü kutlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
central
/ˈsen.trəl/ = ADJECTIVE: merkezi, orta, esas, asıl, baş, merkezde olan, önde gelen;
NOUN: santral, santral memuru;
USER: merkezi, merkez, merkezinden, merkezi bir, merkezinde
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
chairman
/-mən/ = NOUN: başkan, reis, tekerlekli sandalye sürücüsü, tahtırevan taşıyıcısı;
USER: başkan, başkanı, Kurulu Başkanı, Yönetim Kurulu Başkanı, başkanlığını
GT
GD
C
H
L
M
O
challenges
/ˈtʃæl.ɪndʒ/ = VERB: meydan okumak, itiraz etmek, reddetmek, düelloya davet etmek, kafa tutmak, boy ölçüşmek;
NOUN: meydan okuma, itiraz, davet, reddetme, kimlik sorma, parola sorma;
USER: zorluklar, sorunlar, zorlukları, sorunları, zorluklarla
GT
GD
C
H
L
M
O
champions
/ˈtʃæm.pi.ən/ = NOUN: şampiyon, savunucu, destekleyici, üstün niteliklere sahip kimse;
USER: şampiyon, Champions, şampiyonu, ünvan, şampiyonları
GT
GD
C
H
L
M
O
changes
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
choosing
/tʃuːz/ = NOUN: seçme;
ADJECTIVE: seçen, seçici;
USER: seçme, seçerek, tercih, seçimi, seçiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
chose
/tʃəʊz/ = NOUN: şey, mal, şahsi eşya;
USER: seçti, seçtik, seçtim, tercih, seçtiğiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
chosen
/ˈtʃəʊ.zən/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçilmiş olan, cennetlik;
USER: seçilmiş, seçilen, seçtiğiniz, tercih, taktiğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
committed
/kəˈmɪt.ɪd/ = VERB: işlemek, adamak, teslim etmek, suç işlemek, emanet etmek, önermek, komisyona sunmak, söz vermek, vâât etmek;
USER: taahhüt, işlenen, kararlı, kararlıdır, kararlıyız
GT
GD
C
H
L
M
O
competitive
/kəmˈpet.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: rekabet edebilen, rekabete dayanan, hırslı, rakip olan, yarışmaya dayanan;
USER: rekabetçi, rekabet, rekabetçi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
coping
/kəʊp/ = NOUN: duvar tepeliği;
USER: başa çıkma, baş etme, baş, çıkma, başa
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
culture
/ˈkʌl.tʃər/ = NOUN: kültür, yetiştirme, medeniyet, ekim, medenilik, üretme, bakteri kültürü;
USER: kültür, kültürü, kültürünün, kültürünü, kültürün
GT
GD
C
H
L
M
O
customer
/ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif;
USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye
GT
GD
C
H
L
M
O
cutting
/ˈkʌt.ɪŋ/ = NOUN: kesme, kesim, doğrama, çelik, kupür, yol, çentik, kertik, kıymık, yonga, yol açma, hafriyat, kurgu hazırlığı, aşı dalı;
ADJECTIVE: kesici, keskin, kırıcı, sert, acı, dondurucu, içe işleyen, iğneleyici, içine işleyen;
USER: kesme, kesim, kesici, kesilmiş, kesmek
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
dec
/ˈdeb.juː.tɒnt/ = ABBREVIATION: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
december
/dɪˈsem.bər/ = NOUN: Aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
defend
/dɪˈfend/ = VERB: savunmak, korumak, müdafaa etmek;
USER: savunmak, savunma, korumak, savunmaya, savunacak
GT
GD
C
H
L
M
O
different
/ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer;
USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli
GT
GD
C
H
L
M
O
director
/daɪˈrek.tər/ = NOUN: yönetmen, müdür, yönetici, direktör, idareci, yönetim kurulu üyesi, orkestra şefi, koro şefi;
USER: yönetmen, müdürü, direktörü, yönetmeni, yöneticisi
GT
GD
C
H
L
M
O
does
/dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek;
USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi
GT
GD
C
H
L
M
O
economics
/ˌiː.kəˈnɒm.ɪks/ = NOUN: ekonomi bilimi, iktisat bilimi, ülke ekonomisi;
USER: ekonomi, ekonomisi, iktisat, İktisadi, ekonomik
GT
GD
C
H
L
M
O
economy
/ɪˈkɒn.ə.mi/ = NOUN: ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt;
USER: ekonomi, ekonomisi, ekonominin, ekonomisinin, ekonomisine
GT
GD
C
H
L
M
O
edge
/edʒ/ = NOUN: kenar, üstünlük, ağız, keskin kenar, kıyı, keskinlik, şiddet, kesit;
VERB: yan yan gitmek, sokulmak, keskinleştirmek, kenar yapmak, yavaş yavaş ilerletmek;
USER: kenar, kenarı, kenarında, kenarına, kenarından
GT
GD
C
H
L
M
O
embodies
/ɪmˈbɒd.i/ = VERB: somutlaştırmak, cisimleştirmek, içermek, ihtiva etmek, belirtmek, bir bütün halinde toplamak;
USER: temsil, temsil ediyor, vücuda, somutlaştırır, barındırıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
emmanuel
/ɪˈmɪt.ər/ = USER: emmanuel, manuelrk,
GT
GD
C
H
L
M
O
engine
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motor, motoru, motorun, makine
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
epitomize
/ɪˈpɪt.ə.maɪz/ = VERB: özetlemek, örneği olmak;
USER: özetlemek, güzel örneğidir, en güzel örneğidir, epitomise, örneği olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
especially
/ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa;
USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa
GT
GD
C
H
L
M
O
event
/ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet;
USER: olay, olayı, etkinlik, durumunda, etkinliği
GT
GD
C
H
L
M
O
existing
/ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü;
NOUN: olma;
USER: mevcut, varolan, var olan
GT
GD
C
H
L
M
O
f
GT
GD
C
H
L
M
O
fact
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini
GT
GD
C
H
L
M
O
feels
/fiːl/ = NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi;
VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek;
USER: hissediyor, hisseder, geliyor, hissettiriyor, hissettiğini
GT
GD
C
H
L
M
O
finance
/ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak;
NOUN: maliye, mali durum, para durumu;
USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
flexible
/ˈflek.sɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: esnek, elastik, değişken, eğilebilir, hareket kabiliyeti yüksek, uysal, yumuşak başlı, sabit olmayan;
USER: esnek, esnek bir, esnektir
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
french
/frentʃ/ = ADJECTIVE: Fransız, Fransızca ile ilgili, Fransa ile ilgili;
NOUN: Fransızca, Fransız, Fransızlar;
USER: Fransız, Fransızca, french, Fransa, fransizca
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
group
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hello
/helˈəʊ/ = INTERJECTION: Merhaba!, Selam!, Alo!, Allah Allah!, Hey!, Vay be!;
USER: merhaba, Hello, Sitemize, Hoşgeldin
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
high
/haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı;
ADVERB: yükseğe, yüksekte;
NOUN: lise;
USER: yüksek, yüksek bir, üst, high
GT
GD
C
H
L
M
O
history
/ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları;
USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
icon
/ˈaɪ.kɒn/ = NOUN: ikon, azizlerin resmi, dini resim, dini heykel;
USER: ikon, simgesini, icon, simgesi, simge
GT
GD
C
H
L
M
O
image
/ˈɪm.ɪdʒ/ = NOUN: görüntü, resim, imaj, şekil, simge, kopya, heykel, put, benzetme, benzer;
USER: görüntü, dosyasını, resim, image, resmi
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
inaugurate
/ɪˈnɔː.ɡjʊ.reɪt/ = VERB: açılış yapmak, başlamak, törenle göreve getirmek, açılış merasimi yapmak, açmak;
USER: açılış yapmak, açılışını, açılışı, töreni, başlatacağını
GT
GD
C
H
L
M
O
inauguration
/ɪˈnɔː.ɡjʊ.reɪt/ = NOUN: açılış, göreve başlama, açılış töreni, açma;
USER: açılış, açılışı, göreve, açılışında, yemin
GT
GD
C
H
L
M
O
includes
/ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak;
USER: içerir, içeren, içermektedir, bulunmaktadır, dahildir
GT
GD
C
H
L
M
O
industrial
/ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri;
NOUN: sanayici;
USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai
GT
GD
C
H
L
M
O
industrializing
/inˈdəstrēəˌlīz/ = VERB: sanayileştirmek;
USER: sanayileşmekte, sanayileşen, sanayileşmekte olan, sanayileşmiş"
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
innovation
/ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik;
USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi
GT
GD
C
H
L
M
O
instagram
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
jacket
/ˈdʒæk.ɪt/ = NOUN: ceket, kabuk, kap, kitabın kağıt kabı, kitap kabı;
USER: ceket, ceketi, jacket, kılıf, ceketini
GT
GD
C
H
L
M
O
jobs
/dʒɒb/ = NOUN: Yyüp peygamber, Eyüp peygamber;
USER: işler, iş, işleri, pozisyon, işlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
key
/kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi;
ADJECTIVE: kilit, ana;
VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
largest
/lɑːdʒ/ = USER: büyük, en büyük, en, en
GT
GD
C
H
L
M
O
leading
/ˈliː.dɪŋ/ = ADJECTIVE: önemli, başlıca, ileri gelen, ana, önde olan;
USER: önemli, önde gelen, lider, açan, yol
GT
GD
C
H
L
M
O
legend
/ˈledʒ.ənd/ = NOUN: efsane, kitabe, mit, yazıt;
USER: efsane, Legenti, efsanesi, legend, Efsaneye, Efsaneye
GT
GD
C
H
L
M
O
light
/laɪt/ = NOUN: ışık, aydınlık, nur, lâmba, deniz feneri;
ADJECTIVE: hafif, açık, yumuşak;
ADVERB: hafif;
VERB: yakmak, aydınlatmak, aydınlanmak;
USER: ışık, hafif, ışığı, açık, ışığında
GT
GD
C
H
L
M
O
line
/laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi;
VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak;
USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır
GT
GD
C
H
L
M
O
lots
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, fazlası hakkında öneriler sağlar, fazlası, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
major
/ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca;
NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse;
VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak;
USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturer
/ˌmanyəˈfakCHərər/ = NOUN: üretici, imalatçı, fabrikatör;
USER: üretici, üreticisi, üreticiler, imalatçısı, üreticisidir
GT
GD
C
H
L
M
O
marks
= NOUN: izler;
USER: izler, işaretleri, işareti, işaretler, işaretlerini
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
men
/men/ = NOUN: Man;
USER: erkekler, erkek, erkeklerin, erkeklerde, adam
GT
GD
C
H
L
M
O
minister
/ˈmɪn.ɪ.stər/ = NOUN: bakan, papaz, vekil;
VERB: vaiz;
USER: bakan, bakanı, bakanlığı, bakanın, bakanının
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
motorsport
/ˈmōdərˌspôrt/ = USER: motor sporları, motorsport, motorsporları, MOTOR SPORLARI, motor sporu,
GT
GD
C
H
L
M
O
mr
/ˈmɪs.tər/ = USER: Mr-abbreviation, Mr, Mr, Mr;
USER: mr, bay, Sayın, Sn, Sn
GT
GD
C
H
L
M
O
must
/mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil;
ADJECTIVE: kızmış;
VERB: -meli;
USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
nation
/ˈneɪ.ʃən/ = NOUN: ulus, millet;
USER: ulus, millet, milletin, ülkenin, ülke
GT
GD
C
H
L
M
O
native
/ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan;
NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal;
USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
official
/əˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: resmi, devlet;
NOUN: memur;
USER: resmi, resmi bir, Hakem, yetkili, official
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
opportunity
/ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum;
USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
partnerships
/ˈpɑːt.nə.ʃɪp/ = NOUN: ortaklık, hissedarlık;
USER: ortaklıklar, ortaklıkları, ortaklık, ortaklıkların, ortaklığı
GT
GD
C
H
L
M
O
passing
/ˈpɑː.sɪŋ/ = ADJECTIVE: geçen, geçer, geçici, gelip geçici, rastgele, tesadüfi;
NOUN: geçiş, geçme, geçirme, ölüm, gitme;
USER: geçen, geçirerek, geçtikten, geçerken, geçme, geçme
GT
GD
C
H
L
M
O
passion
/ˈpæʃ.ən/ = NOUN: tutku, ihtiras, aşk, hırs, arzu, öfke, tutkunluk;
USER: tutku, tutkusu, tutkuyla, tutkusunu, passion
GT
GD
C
H
L
M
O
passionate
/ˈpæʃ.ən.ət/ = ADJECTIVE: tutkulu, ateşli, ihtiraslı, hırslı;
USER: tutkulu, tutkulu bir, kararlıyız, ateşli, tutkunu, tutkunu
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
pierre
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
plant
/plɑːnt/ = NOUN: bitki, tesis, fabrika, dikme, işletme, fidan, demirbaş, ihbarcı;
VERB: dikmek, dikmek, koymak, ekmek;
USER: bitki, tesisi, tesis, bitkinin, bitkisel
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
preserved
/priˈzərv/ = VERB: korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak;
USER: korunmuş, konserveleri, korunur, muhafaza, korunmuştur
GT
GD
C
H
L
M
O
president
/ˈprez.ɪ.dənt/ = NOUN: cumhurbaşkanı, başkan, devlet başkanı, genel müdür, rektör;
USER: başkan, başkanı, cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanının, devlet başkanı
GT
GD
C
H
L
M
O
pride
/praɪd/ = NOUN: gurur, onur, iftihar, kibir, övünç, kıvanç, övünç kaynağı, haysiyet, şeref, kibirlilik, ihtişam, ağalık, azamet, aslan sürüsü, gösteriş, kendini beğenmişlik, tafra, izzetinefis, en parlak zaman;
USER: gurur, gururu, gururla, gururunu, kibir
GT
GD
C
H
L
M
O
produce
/prəˈdjuːs/ = VERB: üretmek, yetiştirmek, yapmak, vermek, ortaya koymak, yayınlamak, sahnelemek, neden olmak, yönetmek, göstermek;
NOUN: ürün, sonuç, mahsul;
USER: üretmek, üreten, üretim, üretimi, üretir
GT
GD
C
H
L
M
O
production
/prəˈdʌk.ʃən/ = NOUN: üretim, yapım, üretme, imal, yapıt, eser;
USER: üretim, üretimi, üretiminde, üretiminin, üretimini
GT
GD
C
H
L
M
O
profound
/prəˈfaʊnd/ = ADJECTIVE: derin, çok derin, şiddetli, adamakıllı, içe işleyen, bilge, içine işleyen;
USER: derin, derin bir, köklü, engin, çok derin
GT
GD
C
H
L
M
O
prove
/pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak;
USER: kanıtlamak, ispat, kanıtlayabilirim, ispatlamak, kanıtlamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
proving
/prəˈvaɪd/ = NOUN: kanıtlama, deney, deneme;
USER: kanıtlama, kanıtlayan, kanıtlamaktadır, ispat, kanıtlıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
ready
/ˈred.i/ = ADJECTIVE: hazır, hazırlıklı, istekli, kolay, razı, hızlı, amade, gönüllü, çabuk;
ADVERB: hazır, kullanıma hazır;
NOUN: hazır para;
USER: hazır, hazırdır, hazır hale, hazırız
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
regularly
/ˈreɡ.jʊ.lər/ = ADVERB: düzenli olarak, devamlı, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten;
USER: düzenli olarak, düzenli, devamlı
GT
GD
C
H
L
M
O
remains
/rɪˈmeɪnz/ = NOUN: kalıntılar, kalanlar, artıklar, izler, kalıtlar, ceset kalıntısı, ölünün kemikleri, yemek artıkları;
USER: kalıntılar, kalır, devam, olmaya devam etmektedir, olmaya devam
GT
GD
C
H
L
M
O
requires
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir
GT
GD
C
H
L
M
O
responsibility
/rɪˌspɒn.sɪˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: sorumluluk, yükümlülük, mesuliyet, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü;
USER: sorumluluk, sorumluluğu, sorumluluğundadır, sorumluluğunu, sorumlu
GT
GD
C
H
L
M
O
roll
/rəʊl/ = NOUN: rulo, silindir, tomar, top, yuvarlanma;
VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, oklava ile açmak;
USER: rulo, döndürün, yuvarlayın, tomar, yuvarlamak
GT
GD
C
H
L
M
O
runs
/rʌn/ = NOUN: ishal, amel;
USER: ishal, çalışır, çalışan, çalıştırır, çalıştıran, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
scale
/skeɪl/ = NOUN: ölçek, skala, ölçü, gam, cetvel, pul, terazi gözü, derece, kabuk, tarife, kefe;
VERB: tırmanmak;
USER: ölçek, ölçekli, ölçekte, ölçeği, çaplı
GT
GD
C
H
L
M
O
settings
/ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama;
USER: ayarları, ayarlar, ayarlarını, ayarlarına, ayarlarınızı
GT
GD
C
H
L
M
O
shared
/ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak;
USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır
GT
GD
C
H
L
M
O
simple
/ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam;
NOUN: kocakarı ilacı;
USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir
GT
GD
C
H
L
M
O
sing
/sɪŋ/ = VERB: söylemek, şarkı söylemek, ötmek, şakımak, okumak, çınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak, çağırmak, vızıldamak, vınlamak;
NOUN: şarkı söyleme;
USER: şarkı söylemek, söylemek, şarkı, söylemeye, şarkı söylemeye
GT
GD
C
H
L
M
O
site
/saɪt/ = NOUN: yer, yerleşim yeri, mekân, konum, mevki, sahne;
VERB: yerleştirmek, oturtmak, açmak;
USER: yer, sitesi, Alanı, sitede, sitesini
GT
GD
C
H
L
M
O
small
/smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım;
USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
societal
/səˈsaɪ.ə.təl/ = USER: toplumsal, sosyal, toplum, toplumun, toplumsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
soil
/sɔɪl/ = NOUN: toprak, kir, arazi, leke, gübre, ülke, pislik;
VERB: kirletmek, lekelemek, kirlenmek, taze otla beslemek, pisletmek;
USER: toprak, toprağın, zemin, toprağa, toprakta
GT
GD
C
H
L
M
O
speakers
/ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör;
USER: hoparlörler, hoparlör, hoparlörleri, konuşmacılar, hoparlörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
spirit
/ˈspɪr.ɪt/ = NOUN: ruh, ispirto, hayalet, ruh hali, can, cesaret, maneviyat, insan, peri, güç;
VERB: cesaretlendirmek, canlandırmak;
USER: ruh, ruhu, ruhunu, ruhuna, ruhunun
GT
GD
C
H
L
M
O
strategy
/ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi;
USER: strateji, stratejisi, stratejisinin, stratejisini, stratejinin
GT
GD
C
H
L
M
O
strength
/streŋθ/ = NOUN: güç, kuvvet, dayanıklılık, direnç, sertlik, dayanma gücü, önem, kadro, derman, etkinlik, askeri güç;
USER: güç, gücü, gücünü, dayanımı, mukavemeti
GT
GD
C
H
L
M
O
strong
/strɒŋ/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, sağlam, sert, şiddetli, ağır, keskin, koyu, gür;
ADVERB: kuvvetle, şiddetle, güçlü olarak;
USER: güçlü, güçlü bir, kuvvetli, strong, mutlaka
GT
GD
C
H
L
M
O
structure
/ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: yapı, bina, bünye;
VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek;
USER: yapı, yapısı, yapısını, yapısının, yapısına, yapısına
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
success
/səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse;
USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının
GT
GD
C
H
L
M
O
successful
/səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı;
USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile
GT
GD
C
H
L
M
O
symbol
/ˈsɪm.bəl/ = NOUN: sembol, simge, işaret;
USER: simge, sembol, sembolü, simgesi, symbol
GT
GD
C
H
L
M
O
team
/tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları;
VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak;
USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı
GT
GD
C
H
L
M
O
technological
/ˌtek.nəˈlɒdʒ.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknolojik;
USER: teknolojik, teknoloji, teknik
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
thank
/θæŋk/ = NOUN: teşekkür;
VERB: teşekkür etmek, şükretmek;
USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
thee
/ðiː/ = PRONOUN: sana, seni, sen;
USER: sana, seni, senden, thee, seninle
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
totally
/ˈtəʊ.təl.i/ = ADVERB: bütünüyle, bütün olarak, bütün bütün;
USER: bütünüyle, tamamen, toplam, tümüyle
GT
GD
C
H
L
M
O
transform
/trænsˈfɔːm/ = NOUN: dönüştürmek, dönüşmek, haline getirmek;
VERB: dönüştürmek, haline gelmek;
USER: dönüştürmek, dönüşümü, dönüştürme, dönüşüm, dönüştürebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
true
/truː/ = ADJECTIVE: gerçek, doğru, hakiki, asıl, tam, içten, sahi, esaslı, aslının aynı, safkan;
ADVERB: doğru, gerçekten, tam olarak, sadık kalarak;
USER: gerçek, doğru, true, doğrudur, gerçek bir, gerçek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
twitter
/ˈtwɪt.ər/ = NOUN: heyecan, cıvıltı, kıkırdama;
VERB: kıkırdamak, cıvıldamak, kıs kıs gülmek, heyecandan titremek, sesi titremek;
USER: heyecan, twitter, Twitter'da, Twitter'dan, Twitter'a
GT
GD
C
H
L
M
O
ultra
/ʌl.trə-/ = ADJECTIVE: ultra, aşırı, aşkın;
NOUN: uç görüşlü kimse, radikal kimse;
USER: ultra, derece, son derece, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
underway
/ˌʌn.dəˈweɪ/ = USER: devam, devam etmekte, sürüyor, sürdürülmektedir, devam etmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
unique
/jʊˈniːk/ = ADJECTIVE: benzersiz, eşsiz, özgün, tek, biricik, mükemmel, rakipsiz, yegâne, bir değerli;
NOUN: eşsiz şey, nadir şey;
USER: benzersiz, eşsiz, benzersiz bir, eşsiz bir, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
volumes
/ˈvɒl.juːm/ = NOUN: hacim, cilt, cilt, tutar, ses yükseltme, yoğunluk, yığın, ses kuvveti;
USER: hacimleri, birimleri, miktarlar, hacmi, birimler
GT
GD
C
H
L
M
O
walls
/wɔːl/ = NOUN: duvar, sur, çeper, set, zar;
VERB: duvarla çevirmek, ayırmak, tecrit etmek, kapatmak;
USER: duvarlar, duvarları, duvar, duvarların, duvarlara
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
website
/ˈweb.saɪt/ = NOUN: website;
USER: web sitesi, web, sitesini, web sitesini, et
GT
GD
C
H
L
M
O
welcome
/ˈwel.kəm/ = NOUN: karşılama, sıcak karşılama, hoş karşılama;
VERB: karşılamak, hoş karşılamak, hoşgeldiniz demek;
USER: karşılama, hoş, hoş geldiniz, edilir, welcome, welcome
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
whose
/huːz/ = PRONOUN: kimin, ki onun;
USER: kimin, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
women
/ˈwo͝omən/ = NOUN: kadın, bayan, karı;
USER: kadın, kadınlar, kadınların, kadınlarda, kadınlara
GT
GD
C
H
L
M
O
wonderful
/ˈwʌn.də.fəl/ = ADJECTIVE: harika, şahane, şaşılacak, harikulâde;
USER: harika, harika bir, muhteşem, wonderful, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
worldwide
/ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel;
USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yet
/jet/ = ADVERB: henüz, daha, yine de, hâlâ, şimdiye kadar, hatta, şimdiye dek, sonunda;
CONJUNCTION: ama, ancak, yine de, buna rağmen, oysa;
USER: henüz, yapılmamış, Olduklarım, ama, gönderilmemiş, gönderilmemiş
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
228 words